POLİTİKA 

KILIÇDAROĞLU’NUN ŞAPKASI

CHP’de kurultay bitti, Kılıçdaroğlu Dönemi kapandı, Özgür Özel Dönemi başladı.

Kartlar yeniden karılacak.

Parti içi dengelerin oturması zaman alacak.

Çünkü muhtemelen CHP, bir süre, Ankara’dan değil, İstanbul’dan, Ekrem İmamoğlu’nun odasından idare edilecek.

CHP için yeni bir deneyim olacak.

Bu yazının konusu, CHP’nin yeni dönemine ilişkin değil.

Bu yazının konusu, Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na dair.

Ne de olsa kurultay sona erdiğine göre herkes soğukkanlılıkla okur, eleştirilerini sonraya bırakır diye umut ediyorum.

Kılıçdaroğlu 13 yıl genel başkanlık koltuğunda oturdu.

Bu 13 yıllık sürede iktidarın hem ideolojik aygıtlarıyla hem de baskı aygıtlarıyla üzerine gittiği bir lider oldu.

Türkiye tarihinde Kılıçdaroğlu kadar hakarete uğramış bir siyasetçi sanırım yoktur.

Sadece Cumhurbaşkanı değil, iktidar milletvekilleri, iktidar basını, hatta iş insanları dernekleri bile Kılıçdaroğlu’na hakareti siyasetin rutini yapmıştı.

Ona ve ailesine küfür edenler mahkemelerde çoğunlukla beraat etti.

Küfür ve hakaretin yetmediği yerlerde fiziki saldırılara uğradı.

Konvoyu kurşunlandı.

Bir şehit cenazesinde organize edilen grupların linç girişimine uğradı.

Bir inek hırsızı Kemal Bey’e yumruk attı.

Ergenekon kumpası döneminde Mustafa Balbay’ı, Teğmen Mehmet Ali’yi, Tuncay Özkan’ı sahiplendi.

O dönemin erk ortaklarına rağmen Ergenekon kumpasından yatanları Meclis’e taşıdı.

Kimse onlara selam vermezken onların nikâh şahidi oldu.

Sonra o kişiler dönüp Kılıçdaroğlu’nu FETÖ ile bağlantılı olmakla itham ettiler.

Sebep neydi?

Darbe girişimi sonrasında haksız yere tutuklanan kişilerin de haklarını savunmasıydı sebep.

KHK ve OHAL dönemiydi.

İnsanlar bir gece yarısı kararnamesiyle işten atılıyor, avukatlar emniyet müdürlüklerinde dayak yiyordu.

Gazeteler, televizyonlar bir KHK ile kapatılıyordu.

O korku ortamında Adalet Yürüyüşü’nü başlattı.

Türkiye’de muhalefetin ortak isyanını dile getirdi.

Ekonomiyle ilgili vaatleri sayesinde AKP iktidarının emekli ikramiyesi ve saire gibi adımlar atmasını sağladı.

Ensar Vakfı’ndaki tecavüz davası gibi konuları hep gündemde tuttu.

Yeri geldi, kendi partisinin milletvekilleri tarafından oy kullanması engellendi, kamuoyu karşısında küçük düşürüldü.

Yeri geldi, örgütler üzerindeki ağırlığı kırılmaya çalışıldı.

Ailesine iftira atanlar da oldu, yakınındaki kişilere iftira atanlar da.

Tüm bu süreçte tekti Kılıçdaroğlu.

Tek adam değildi.

Yalnız adamdı.

Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu önermesi tarihi hatalarından biriydi.

Muharrem İnce’nin önünü açtığında da eleştirdiler.

İstanbul’a Ekrem İmamoğlu’nu, Ankara’ya Mansur Yavaş’ı önerirken de eleştirdiler.

İstanbul ve Ankara’yı alacağız” dediği CNN Türk yayınında sunucu gülüp dalga geçmişti.

O zaman da yalnız adamdı Kılıçdaroğlu.

Beşli Çeteler’e savaş açtı.

Televizyon yayınındayken SADAT adlı derin güç tarafından adeta tehdit edildi.

O zaman da yalnız adamdı Kılıçdaroğlu.

Sonra Cumhurbaşkanı Adayı olabilmek için tek adam olmaya karar verdi.

En zor zamanlarda kendisini yalnız bırakanları bazı yerlerde dışladı, bazı yerlerde yanında tuttu.

Sonuçta Cumhurbaşkanı Adayı oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçimini aritmetik olarak kaybetti.

Bunu kendisi de kabul etti.

Ama son seçimlerde Türkiye demokrasisine yaptığı katkıyı anlatmasına fırsat bile verilmeden, iktidar medyasının diliyle, argümanlarıyla linç edildi.

Neydi o katkı?

Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı solun tüm renklerince bila kaydü şart kabul gördü.

Tüm sol partiler Kılıçdaroğlu ismi üzerinde uzlaştı.

Biz Kılıçdaroğlu’na oy veririz” dediler.

Bunun Türkiye solu ve Kürt hareketinde örneği yoktu.

İkincisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez birisi Erdoğan karşısında yüzde 48’i gördü, seçimi ikinci tura götürdü.

Üçüncüsü, ilk kez bir cumhurbaşkanı adayı hem Muğla’da hem Diyarbakır’da hem Edirne’de hem Mardin’de birinci oldu.

CHP ve diğer muhalefet partileri, barajı bu yüzde 48 üzerinden kurmak yerine, Kılıçdaroğlu’nu linç etmeyi tercih ettiler.

Devri sabık yarattılar.

Reddi miras yaparak Kılıçdaroğlu’nun ördüğü bu “seçim stratejisini” tu kaka ettiler.

İşte, bu ortamda girilen kurultayda fatura kesimi yapıldı ve CHP’de Kılıçdaroğlu Dönemi delegenin oylarıyla sona erdi.

Kılıçdaroğlu’nun bence tarihe geçmesine neden olacak başarısı, her türlü baskı ve algı çabasına rağmen CHP otobüsünü, AKP Genel Merkezi önünde MHP otobüsünün yanına park etmemesi oldu.

Bu sayede İyi Parti’nin de otobüsü oraya çekmesini geciktirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzlerce hatası vardı.

Bunları tarih yazacaktır.

Benim gördüğüm en büyük hatası şu oldu:

Kendisini paçasından çekecek, arkadan hançerleyecek çok sayıda kişiyi danışman, belediye başkanı ya da milletvekili olarak bir yerlere getirdi.

Kılıçdaroğlu’nun iradesi ve desteğiyle güçlenen kim varsa, arkadan ya da önden, gizli ya da açık Kılıçdaroğlu’nu vurdu.

Bunun dışındaki diğer hatalarını tarihçiler yazacaktır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar